
Mutsuzluğun Sırrı
Norman Vincent Peale, “Olumlu Düşünmenin Gücü” kitabında mutsuzluğun sırrını şu şekidle anlatır: Bir televizyon programında, ünlü bir sunucu yaşlı bir adamı konuk etti. Bu yaşlı adam, nadir rastlanan bir kişilikti. Sözleri önceden tasarlanmamış ve kesinlikle prova edilmemişti. Sadece doğal, parlak ve mutlu bir ruh halinden çıkıyordu. Her söylediği o kadar naif ve yerindeydi ki, seyirciler kahkahalarla güldü ve onu hemen sevdiler. Ünlü sunucu da ondan etkilenmiş ve onunla birlikte eğlenmişti.
Sonunda sunucu yaşlı adama neden bu kadar mutlu olduğunu sordu. “Mutluluğun bir sırrı olmalı” dedi. Yaşlı adam ise, “Hayır, büyük bir sırrım yok” diye cevap verdi. “Aslında çok basit. Sabahları uyandığımda iki seçeneğim var: ya mutlu olacağım ya da mutsuz. Ben sadece mutluluğu seçiyorum, hepsi bu.”
Bu basitlik yüzeysel görünebilir, ama Abraham Lincoln’ü hatırlıyorum; o, “İnsanlar ne kadar mutlu olacaklarına kendi karar verir” demişti. Eğer isterseniz, mutsuz olmayı seçebilirsiniz. Bu, dünyanın en kolay şeyidir. Kendinize işlerin yolunda gitmediğini, hiçbir şeyin tatmin edici olmadığını söyleyin ve mutsuz olacağınızdan emin olun. Ama kendinize “Her şey yolunda, hayat güzel, mutluluğu seçiyorum” derseniz, o zaman gerçekten mutluluğu seçmiş olursunuz.
Çocuklar mutluluk konusunda yetişkinlerden daha uzmandır. Eğer bir yetişkin, çocuk ruhunu orta yaşlara taşıyabilirse, o gerçekten bir dâhidir. Dokuz yaşındaki bir çocuğa, “Mutlu musun tatlım?” diye sordum. “Tabii ki,” diye yanıt verdi. “Her zaman mı?” dedim. “Evet, her zaman” dedi. “Seni ne mutlu ediyor?” diye ısrar ettim. “Bilmiyorum, sadece mutluyum,” diye cevapladı. Sonra ekledi: “Oyun arkadaşlarım beni mutlu ediyor. Onları seviyorum. Okula gitmeyi seviyorum, öğretmenlerimi seviyorum. Annemi ve babamı seviyorum, onlar beni seviyor ve hasta olduğumda benimle ilgileniyorlar.” Onun mutluluk formülü işte bu: oyun arkadaşları (iş arkadaşları), okulu (çalıştığı yer) ve ailesi. Mutluluğun özü de bu değil mi?
Bir grup çocuk, onları en çok neyin mutlu ettiğini listelemeleri istendiğinde şu yanıtları verdi: “Uçan bir kırlangıç, berrak suya bakmak, hızla giden bir tren, köpeğimin gözleri.” Kızlar ise, “Nehirdeki sokak lambaları, ağaçlardaki kırmızı çatılar, bir bacadan yükselen duman” gibi şeylerin onları mutlu ettiğini söylediler. Tüm bu cevaplar, mutluluğun basit ama derin bir bakış açısına dayandığını gösteriyor. Temiz bir ruh, çocuksu bir kalp ve sıradanlığın içinde güzellik gören gözler, gerçek mutluluğun anahtarıdır.
Bir demiryolu vagonunda, karşıma oturan çift dikkatimi çekti. Kadın, pırlantalarla dolu ve şık giyimliydi, ancak her şeyden şikayet ediyordu: vagonun pisliğinden, cereyanlı olmasından, yemeklerin tatsız olmasından. Kocası ise tam tersine, güler yüzlü, her şeyi olduğu gibi kabul eden biriydi. Kadının eleştirilerinden rahatsız olmuş gibi görünüyordu. Sonra bana ne iş yaptığımı sordu. Ardından “Karım imalat işinde” diyerek ekledi. Merakla sordum: “Ne üretiyor?” Gülümseyerek cevap verdi: “Mutsuzluk. Kendi mutsuzluğunu üretiyor.”1
Birçok insan, hayatın zorluklarına ek olarak, kendi mutsuzluğunu üretiyor. Oysa mutluluk seçimi basittir. Sabah uyandığınızda yapacağınız basit seçimler o günün nasıl hissedeceğiniz konusunda söz sahibi olabilir. Ancak neden mutsuzluk üretiyoruz? Bunca şu basit hayatta mutlu olabilme olasılığına rağmen, neden mutsuz bir yaşam sürmeyi tercih ediyoruz? Bu soruların cevabi elbette ki çok basit değil, biliyorum. Ancak cevabının basit olmaması sormayacağımız anlamına gelmiyor düşüncesindeyim.
Birkaç yıl önce, sanırım Dünya Sağlık Örgütü raporuydu, insanların neyi mutlu ettiğine dair bir araştırma raporu okumuştum. Birçok ülkeden katılımcının yer aldığı raporda insanlara mutlu bir yaşam için neyin önemli olduğu sorulmuş ve sonuç şaşırtıcıydı. Birçok insan için mutluluk denilince sosyal ilişkiler akla geliyordu. Para, sağlık veya diğer şeyler daha arka plandaydı. İnsan ilişkilileri birçok ülkede ilk sıralarda çıkmıştı.
Buna benzer soruları insanlara soruduğumda sıklıkla para cevabını şaka karışık alırım. Birçoğumuz için kulağa bu düşünce ilk başta hoş geliyor ama Norman Vincent Peale’in bahsettiği tren yolcularında olduğu gibi bu sahip ve memnun olmadığımız bir hayatın işareti. Yoktan mutsuz olmak böyle bir şey sanırım.
Notlar
1Peale, N. V. (2023). Olumlu Düşünmenin Gücü. Profil Kitap.
Yorum Yazın